
Asghar Farhadi’ye 2021 Cannes Jüri Özel Ödülü’nü kazandıran Kahraman (2021) yönetmenin görsel ve anlatısal üslubunu pekiştiren bir yapım. Kişisel hikâyeleri toplumsal yapının ve ilişkilerin merkezine koyarak kurduğu anlatılarıyla Farhadi psikolojik ve sosyal olanı ustaca bir araya getiriyor. Satıcı (2017) ve Bir Ayrılık (2011) filmleriyle iki kez kazandığı Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı da bu ustalığı taçlandıran ödüller.
Farhadi’nin diğer çalışmaları gibi, Kahraman da gizlenen küçük detayların, küçük aldatmacaların birbirini takip ettiği, birbirini doğuran karışık durumların karakterleri ve aynı zamanda seyirciyi de yavaşça sarıp bir anlamda da ıstırap verdiği bir anlatı üzerine kurulu. Farhadi’nin karakterleri genellikle kararsızlık, şüphe, korku, ekonomik belirsizlikler, ikilemler ve küçük ahlakî ve etik sorgulamalarla dolu hayatlara sahiptir. Kahraman bu insanlık hallerini hem göz önüne seriyor hem de bizleri de hikâyenin içine çekerek seyrettiklerimizin bir parçası gibi hissetmemizi sağlıyor. İzlediğimiz insanî ve gündelik hâlleri sürükleyici bir olay akışına sığdıran yönetmen ekranda gördüğümüz insanlara ve onların yaşadıklarına karşı sempatimizi de uyandırıyor.
Klasik olay örgüsünden ve büyük kahraman anlatılarından uzaklaşan yönetmen hikâyesini de keskin karşıtlıklardan arındırarak gündelik hayata yakınlaştırıyor. Peki Farhadi bunu nasıl başarıyor?

Filmde ana karakter Rahim, 2 günlük hapishane izninde alacaklısına olan borcunun bir kısmını ödemek ve onu şikayetini geri çekmesi için ikna etmek ister. Kız arkadaşının yolda bulduğu çantadaki altınlarla bir kısmını da olsa ödemeyi planladığı borcu için eniştesinin de maddî ve manevî yardımına ihtiyacı vardır. Eniştesinin aracılığıyla alacaklısı Behram’la görüşür fakat onu tam anlamıyla ikna edemezler. Doğru yapıp yapmadığı konusunda zaten ikilemde olan Rahim altınları bozdurmaktan vazgeçip sahibini aramaya karar verir ve çantanın bulunduğu yerin yakınlarında bir bankaya gidip altınlarını kaybeden birileri olup olmadığını sorar. Banka memurunun yönlendirmesiyle hapishanenin numarasının olduğu bir ilanı camlara asar ve hapishaneye geri döner. Çantanın sahibinin hapishaneyi arayıp Rahim’le görüşmesi tüm bu olayların hapishane yönetimi tarafından duyulmasına neden olur. Yönetimin gazetecilere de haber vermeleriyle beraber Rahim‘in yükselişi başlar. Benzer durumdaki çoğu kişi aynı erdemi gösteremeyeceğinden ve bunu gösterişsiz bir şekilde kimseye haber vermeden yaptığından büyük takdir toplayan Rahim altınları kendisinin bulduğu yalanını söylemek zorunda kalır ve olayların tersine dönmeye başladığı sürece girilir.
Yönetmen, filmin açılışında Rahim’in yüksek bir inşaat iskelesine tırmanışını ve hemen arkasından tekrar inişini uzun uzun seyrettiğimiz sekansın “filmin küçük bir özeti” olduğunu söylemektedir [1]. Hızlı bir yükseliş ve düşüş… Farhadi’nin Kahraman’ı, klasik anlatılardan alışkın olmadığımız bir kahramandır.
Klasik anlatıdaki kahraman her zaman iyidir. Dürüstlük, cesaret ve iyilik timsali olan kahramanlar hedeflerine ulaşmak için gereken mücadeleyi verirler ve bu süreçteki eylemler gayrimeşru olsa bile hedeflerinin meşruluğu nedeniyle göz ardı edilir. Kahramanın başına gelen dışsal bir felaket veya büyük bir olay, onun içindeki gücü ortaya çıkarması için itici gücü oluşturur. İkinci planda kalan “diğerleri”nin deneyimleri de olay örgüsünde fazla yer tutmayan, yalnızca tamamlayıcı roldeki parçalardır.
Farhadi, yarattığı karakterlerle bu kurguyu dönüştürür. Karakterler zaafları, duyguları, anıları olan ve bir anda birden fazla amaca sahip olmanın karmaşasını deneyimleyen insanlardır. Klasik anlatıdaki güçlü, mücadeleci karakterlerin aksine “kahramanımız” Rahim gösterişsiz, geçmiş deneyimleri altında hâlâ ezilen, çoğu durumda tek başına karar almakta zorlanan, bazen alçakgönüllü bazen de hırsına yenik düşen bir profile sahiptir. Bu durum esasen filmin başlıca dinamiklerinden de biridir. Sevgilisi, hapishane müdürü, ablası, taksi şoförü; her biri Rahim adına kararlar alır veya ona fikir verir film boyunca. Rahim’in başına gelenlerle ilgili aldığı neredeyse tek karar çantayı sahibine ulaştırmaktır. Klasik anlatıdaki güçlü, becerikli, onurlu kahramanın aksine yetersiz ve zayıf kahramanımız sonuçta başarılı da olamaz.

Farhadi, kahramanının düştüğü durumlar aracılığıyla dürüstlük ve doğru olanı yapmakla ilgili hayatımızdaki çelişkileri yetkinlikle perdeye yansıtır. Filme daha yakından bakacak olursak bu çelişkileri daha belirgin şekilde görebiliriz.
Yapılması gerekeni yaparak dürüst bir eylemde bulunan Rahim hikâyesinin bir kısmını gizler ve film devam ettikçe de kendini yeni yalanlar içinde bulur. Bunlar bireysel değil kolektif yalanlardır da aynı zamanda. Yönetmen iyiliğin ve dürüstlüğün bağlamsal olduğunu, bir kişinin her durumda doğru davranmayacağını, kimi durumlarda toplumun değer yargılarıyla kişisel doğruların çatıştığını öncelikle Rahim ve sevgilisinin ilişkisi üzerinden ortaya koyar. Rahim’i yalan söylemeye iten, ilişkisini toplumdan saklaması gerektiği düşüncesidir. İyi-kötü, doğru-yanlış; içinde bulunduğumuz toplumun ve bu toplum içindeki konumlarımızın birer sonucudur. Çantayı bulanın kız arkadaşı olduğunu söyleyememeleri de toplumsal değerlerin öne geçtiği duruma bir örnektir. Rahim çoktan kahraman ilan edilmiştir fakat klasik anlamdaki bağımsız, korkusuz bir tek adam olan kahramanın aksine Rahim’in korkuları vardır. Toplumsal koşulların ve geçmişinin baskısını hissetmeye devam eder.
Farhadi, “tek bir doğru yoktur, yalnızca koşullar ve bakış açısı vardır” düsturunu diğer karakterlerin perspektifinden de bizlere gösterir. Herkes kendince “doğru” davranmaya çalışır. Örneğin Rahim’in eniştesi ve ablası oldukça iyi niyetlerle hem Rahim’e yardım etmek isterler hem de bunu doğru bir şekilde yapmaya çalışırlar. Rahim’i sevdikleri anlaşılan hapishane idaresi ona yardımcı olarak cezasının son bulmasını amaçlar. Sevgilisi Ferhunde, Rahim’in hapisten çıkması ve başına açılan işlerden kurtulabilmesi için altınların sahibi olduğu yalanına ortak olmayı kabul eder. Dernekler Rahim’in borcunu kapatabilmesi için bağış toplar, insanlar destek olurlar. Rahim’e iş vermeyi teklif eden belediyedeki görevli de gerçeğin/doğrunun peşindedir. Alacaklı Bahram, hakkını arar ve adaletin yerini bulmasını ister. O da kendi adına doğru olanı yapmaktadır.
Bahram ile Rahim’in ilişkilerinin giderek daha gergin hâle gelmesi, belediyedeki memurun altınların sahibinin bulunması konusundaki ısrarı Rahim’in dürüstlüğüne dair inancı ve medyadaki imajını sarsar. Sonuçta Rahim’in bankaya duyuru asmasının altındaki neden de sorgulanmaya başlanır ve her şeyin bir plan olma ihtimali zihinleri karıştırır. Altınların sahibinin bir türlü bulunamaması da olayların gizemini artırmakta ve Rahim’in kanıt sunmasını imkansız hale getirmektedir. Aynı zamanda aldığı yanlış kararlar ve hakkındaki olumsuz haberler de toplumun kusursuz “kahraman” algısını zedeler. Toplum, yücelttiği kahramanının hata yapmasına izin vermez ve inandıkları kişi olmaktan uzaklaşmasını kabul edemez. Rahim’in bakışlarında hayatının nasıl bir ıstıraba dönüştüğünü dakika dakika izleriz.

Seyirciler olarak Rahim’in hata üstüne hata yapmasına şahit oluruz fakat onunla empati kurmaktan da vazgeçmeyiz. Kız arkadaşını altınların sahibi olarak tanıtması, meramını bir türlü dile getiremeyişi, Behram’ı rahatsız etmesi ve şiddete başvurması… Hatalarını kabul ederiz. Diğer yanda ise Behram’ın hikâyesini de aktarmayı ihmal etmez Farhadi. Filmlerini iyi-kötü zıtlığı üzerine kurmadığını her zaman söyleyen yönetmen Behram’ı makul talepleri olan, mantıklı bir karakter olarak yansıtır. Behram’dan talep edilenler ise onun mantığına sığmaz, alacaklı iken kendini Rahim’e bir iyilik yapmaya borçlu konumda bulur. Gerçekliği farklı kişilerin perspektifinden gördükçe kendimizi hem Rahim’in yerine hem alacaklısı Behram yerine koyabiliriz; bazı sahnelerde zor durumdaki birine yardımcı olmak isteyen taksi şoförü, bazılarında karşımızdakinin yardımımızı hak edip etmediğini iyice tartmak isteyen bir görevli gibi hissedebiliriz. Tüm bu insanlık hâllerinin bir araya gelmesi hem sanatsal hem de duygusal olarak yoğun bir seyir deneyimine dönüşür. Bu bakımdan yönetmen, toplumun vicdanının kolay kandırılabilir ve yönlendirilebilir olduğunu gösterir fakat ortaya koyduğu problemlere bir cevap vermez. Yönetmene göre filmi unutulmaz kılacak olan da bu cevapsızlıktır[1].
Cevapsızlık ve belirsizlik, filmdeki olay örgüsünün de kurucu unsurudur. Yönetmen eksik bilgimizle bütüncül cevaplar vermenin zorluğunu filmin biçimi ve içeriğiyle seyirciye bir kez daha deneyimletir. Hikâyeyi var eden altınları alan kişinin bir türlü bulunamayışıdır. Eksik parçalar manzaranın tam olarak anlaşılmasının önüne geçer fakat aynı zamanda olay akışını da mümkün kılar. Medyadaki dedikoduları kimin yaydığı, hapishane yönetiminin amacı, derneklerin işleyişi ve motivasyonu gibi muğlak kalan noktalar filmin gerçekliğinin çok boyutluluğuna yeni katmanlar ekler. Niyetinin sağlığı sorgulanan Rahim iken filmin iyice düğümlendiği noktada Rahim’le beraber diğerleri de şüpheli konumuna düşer: Hapishane yönetimi, ablası, çantanın sahibi kadın, taksici, Behram’ın kızı…
Şüpheyi karakterlerin yaklaşımına, filmin bütününe ve nihayet seyirciye oldukça doğal bir şekilde işleyen yönetmen bir yandan seyirciyi ahlakî yargılarıyla baş başa bırakır fakat bir yandan da mesajını güçlü bir şekilde verir: “Mükemmel kahraman yoktur”.
Kahraman, ortaya koyduğu tüm ikilemlere rağmen filmin tonu üzerindeki hâkimiyetini kaybetmemesi ve felsefî bir diyaloga dönebilecek senaryoyu yeryüzünde tutabilmesi ile Farhadi’nin ustalığını pekiştiren bir yapım olarak filmografisinde yer alıyor.
Referanslar