SİNEMAYA DAİR

Çocuk Sineması Üzerine

Çocuk Sineması izlemek istediğinizde sizi birbirinden çok farklı filmler karşılar çünkü belli başlı özellikleri ve herkesin kabul ettiği bir tanımı yoktur. Meester Kikker’da (2016) olduğu gibi öğretmeninin bir kurbağa olduğunu saklayan çocukların macerasını veya Dunkirk’deki (2016) gibi savaşa katılmış çocukları izleyebilirsiniz. Bu filmleri gördüğünüzde aralarındaki en büyük farkı hemen anlarsınız, ilki çocuklar için yapılmıştır ikincisi ise yetişkinler için yapılmış bir filmdir. Her ne kadar Wojcik-Andrews’a göre çocuklar için yapılan filmler de çocuklar hakkında yapılan filmler de Çocuk Sineması olsa da ben öyle düşünmüyorum. Hedef kitlesi yetişkinler olan bir film, çocuklar hakkında olsa da çocuk filmi olamaz. Çocuk Sineması sadece çocuklar için yapılan ve çocuğa göre filmlerdir. 

Hedef kitlesi yetişkinler, konuları ve temaları yetişkinlere uygun olan filmler “Çocuk Sineması” olarak tanımlanmamalı. Filmde çocukların oynaması o filmi Çocuk Sineması yapmaz. Bu tür filmlerden çocukların da izleyebileceği ve keyif alacakları filmler elbette olacaktır. Fakat bu durum onlara Çocuk Sineması olma niteliklerini kazandırır mı? Elbette hayır. Çocuklar için yapılan filmleri yetişkinler de keyifle izleyebiliyor, onlara nasıl yetişkin filmi demiyorsak yetişkinler için, yetişkinlere göre yapılan filmlere de potansiyel çocuk filmi olarak bakamayız. Örneğin Kaptan Fantastik (2016). Bu filmde; Ben Cash ve karısı Leslie, altı çocuğunu modern hayattan uzakta ormanda yetiştirir. Fiziksel ve entelektüel gelişimleri için uğraşır. Fakat Leslie’nin ölümünden sonra işler değişir. Çocuklar annelerinin cenazesi için şehre gitmek ister ve ormandakinden çok farklı bir hayatla yüzleşir. Perdede çocukları izlesek de ebeveynlik, eğitim ve modern hayat üzerine sorgulamalar yapan bu film hiç şüphesiz çocuklara göre değildir. Ben’in çocuklarıyla beraber kız kardeşi Harper’a gittiği ve birlikte akşam yemeği yedikleri sahneyi düşünelim. Ben’in çocukları Adidas ve Nike’yi bilemedikleri için Harper’ın çocukları önünde küçük düşerler. Nike’yi Yunan mitolojisindeki Zafer Tanrıçası ile karıştırırlar. Burada birbirinden farklı iki tip çocukluk görülüyor. İlki toplumdaki popüler kültürü tanıyan bir çocukluk ikincisi ise popüler kültürden izole, başka gündemi olan entelektüel kazanımları hedeflenen bir çocukluk. Nasıl bir çocukluğa sahip olunması gerektiği elbette çocukları ilgilendiren ve onların dünyasına ait bir mesele fakat burada asıl muhatap ebeveynler. Çocuklarının nasıl yetişeceğine karar verenler ebeveynler olduğundan asıl soru onlara geliyor. Çocuğunu popüler kültüre aşina yetiştirmek mi daha iyi yoksa senin belirlediğin başka bir gündemle ve fakat toplumda küçümsenmesini göze alarak yetiştirmek mi daha iyi? Sonuç olarak mesele ebeveynin meselesi, çocuğun değil. Ya da sahnenin devamını düşünelim; Harper’ın eşi Dave, oğluna Leslie’nin ölümünü açıklarken üstünü örterek, geçiştirerek anlatır. Ben ise araya girer ve gevelemeden Leslie’nin hastalığını anlatır. Açıkça Leslie’nin akıl hastası olduğunu ve intihar ettiğini söyler. Kabul, ölüm de çocuğun hayatının bir parçası, onun dünyasına ait. Fakat burada asıl soru yine ebeveyne geliyor. Bir çocuğa ölümü nasıl anlatırsın? Üstü örtülü bir şekilde geçiştirerek mi yoksa soğukkanlı bir şekilde her bir detayına değinerek mi? Üstü örtülü anlatmak çocuğa yalan söylemek demek mi? Her detayını vermek çocuğun gelişimine ne kadar uygun? Tüm bunları düşündüğümüzde filmin yetişkinler için olduğunu ve onların meselelerini ele aldığını açıkça görebiliyoruz, bu da filmi çocuk filmi olmaktan çıkarıyor.       

Ayrıca “Çocuk Sineması”  kavramının yaptığı çağrışım çocuklar için yapılan sinemadır, çocuklar hakkında yapılan sinema değil. Eğer “hakkında” olması asıl mesele olsaydı hayvan sineması, orman sineması, eşya sineması gibi kavramlara da aşina olurduk. Bu nedenle çocuklar hakkında olan filmler Çocuk Sineması olarak tanımlanmaz.

Çocuklar için ve “çocuğa göre” olan filmler Çocuk Sineması olarak tanımlanmalı. Erkan Çer (2014) çocuğa göreliğin öncülü, çocuk gerçekçiliğidir diyor. Çocuk gerçekçiliğini ise çocuğun doğası, bakış açısı, dil ve anlam evreni, ilgi ve ihtiyaçları olarak tanımlıyor. Erkan Çer’in ifadelerini göz önünde bulundurduğumda filmlerin; çocuklara ait meseleleri çocukların bakış açısıyla, onların anlayabileceği şekilde göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları (2016). Rafe sosyal hayatta uyumsuz bir çocuktur. Yeni nakil olduğu okulun müdürü Rafe’nin eskiz defterini yok eder. Rafe de arkadaşı Leo ile beraber okul müdürünün okul kuralları defterini yok etmeye karar verir. Fakat bunu defterin kendisini yok ederek değil okul kurallarını çiğneyerek yapar. Okul zilinin sesini değiştirir, okul duvarlarına grafitiler yapar, okul müdürünün saçını boyar ve dahası…

Öncelikle bu filmin konusu çocukların aşina olduğu, onların dünyasına ait bir mesele; okul müdürüyle çatışma. Ortaokul yıllarının ergenliğin başlangıcına geldiğini düşünürsek otoriteyle yani anne-babayla, öğretmenle ya da okul müdürüyle sorunların başladığı yıllar. Kuralları çiğneme isteği, güçlü arkadaşlık bağları ve romantik hislerin başlaması hepsi bir ortaokul çocuğunun yaşamının parçası. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları, çocuklar için çekilmiş ve çocuklara göre bir film diyebiliriz. 

Sonuç olarak “Çocuk Sineması” olarak karşımıza birçok film çıkıyor fakat biz burada ayrımı iyi yapmalıyız. Çocuklar için çekilen ve çocuklara göre olan filmleri Çocuk Sineması olarak tanımlamalıyız. Filmin çocukların dünyasına hitap etmesini öncelemeliyiz. Umarım hem ülkemizde hem dünyada çok daha kaliteli ve daha çok sayıda gerçek çocuk filmleri görebiliriz. 

Kaynakça

Çer, E. (2014). “Giriş”, Edebiyatta Çocuk Gerçekliği ve Çocuğa Görelik İlkelerinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi.  

Wojcik-Andrews, I. (1996). Children’s Films. Baltimore, MD: Johns Hopkins University Press.

About Post Author

Kübra YALMAN

Küçüklüğünden itibaren harçlıklarını filmlere ve sinema dergilerine harcadı. Boğaziçi Üniversitesi’nde Okul Öncesi Öğretmenliği okurken seçmeli sinema dersleri aldı. Mezun olduktan sonra BİSAV Hayal Perdesi Sinema Atölyesi ile tanıştı. Sinemayı ve çocukları çok seviyor, özellikle çocuk sineması ile ilgileniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  +  76  =  82

Başa dön tuşu