Günlerden cumartesi. Moda sahnesinde “Godot Bize Gelmez” oyununa yetişmeye çalışırken 15 dakikalık gecikmeli giriyorum oyuna. İçeride son iki boş koltuk. 3 boyutlu görsel efektlerin eksik olmadığı muazzam bütçeli işlerin vizyonda olduğu bu dönemde, geleneksel Türk tiyatrosuna ait bir gölge oyununda salonun böylesi dolu olması doğrusu oyun hakkında beni daha fazla meraklandırıyor. Ben bunları düşünürken bir ses işitiyorum. Karagöz Godot’yu beklemeye karar veriyor. Okumuş insanların onu beklediğini duymuş bir yerden… İki boyutlu izlediğimiz oyun zihnimizin içerisinde başka bir evrende karşılık buluyor. Godot’yu beklemeye Hacivat ile beraber biz de dâhil oluyoruz… Bir arazinin ortasında ağaç altında hep beraber oturuyoruz. Sizce beklesek Godot gelir mi? Hacivat yarına kadar beklemeli diyor. Gelmese bile asla gelmeyeceğini anlamış oluruz diye…
Böyle başlıyor sevgili Murat Karahüseyinoğlu ile yapacağımız kısa ve keyifli röportajımız. Murat Karahüseyinoğlu; Ferhunde Hanım ve Kızları (1993-1999) (yönetmenlik-senaristlik) ve Susam Sokağı (1989-1990) (senaristlik) gibi bir zamanlar severek izlenen işlerde karşımıza çıkmış bir isim.
Film sektörüne nasıl başladınız?
Asker dönüşüydü. Tiyatro bölümünden mezun olduktan sonra belgesel çekmeye başladım. Asistanlığını yaptığım iki iş de sinemada gösterildi. Sonra kendimiz dizi yaptık. TRT’ye kısa-uzun filmler çektik. Ferhunde Hanımlar’ı çekmeye başladık. Sonra özel kanallar dönemi başladı. Sektörde bildiğiniz hemen hemen her şeyi yaptım. Kendi çektiğim ilk film çizgi film oldu ne yazık ki ve ne iyi ki… Şimdi ikincisini yapıyoruz Şehzade isminde yine bir çizgi film. Onu da Ankara’da yapmaya başladık. İki yıldır da belgesel yapıyorum.
Karagöz ve Hacivat deyince aklımıza hep çocuk oyunları geliyor. Burada aksine yetişkin işi Karagöz ve Hacivat görüyoruz. Düşündüren ve düşündürürken güldüren…
Orijinali yetişkindir. Ama cumhuriyetle birlikte ne zaman kim başlattı bilmiyoruz, zamanla çocuk oyununa döndü. Çok uzun zaman öyle gitti. Büyük oyunu olarak hiç oynanmadı, zaten ustası da artık yok. Gelenekteki oyunların da hiçbiri oynanmıyor. İçerisinde tek bir oyun var hâlâ oynanan. Ahlâken çok sıradan seyirciye oynayacak bir hâli de yok. Günümüz dünyasına da pek gitmeyecek oyunlar bunlar. O yüzden de onları yok saydılar. Yetişkinler için Aziz Nesin de dâhil herkes bir şeyler yapmayı denedi. Ben okuldayken Tuncay Tanboğa’dan eğitimini almıştım. Sonrasında belgeselini yaptım, sonra müzikalini. Müzikalden sonra da bu sinema filmi dediğimiz çizgi filmini yaptım. Bu benim için bir görev gibiydi. Godot da onunla paralel giden bir şey. Godot tüm büyük oyunlardan farklı. Perdesi mesela normal perde değil. Karagöz’de yönetmen yoktur bunda yönetmen var. Karagöz’de yazar yoktur bunda yazar var. Karagöz’de reji yoktur bunda reji var. Karagöz geleneksel oyunlarda biraz saftır burada daha zekidir, biraz Nasreddin biraz Keloğlan’a yaklaşmıştır. Karakteri de biraz değiştirdim. O algının da değişmesini gerektiğini düşünüyorum. Devrimse orası devrimdir…
Tüm yapıyı değiştirmeye çalışıyorum. Filmim de biraz buna hizmet etti ancak tam istediğimiz gibi olmadı tabi. Bakanlığa yapılması ve yasaklar bunu pek mümkün kılmadı. İnatla çocuk filmine çekilmeye çalışıldı. Dolayısıyla asgarî düzeyde bir yetişkin filmi oldu. İstediğimiz sertlikte miydi? Hayır. İstediğimiz politik eleştiriler de olmadı. Yine de bu anlamda ilkti. İkincisi yapıldığı zaman daha iyi olacak diye düşünüyoruz. Tabi bize kısmet olur mu bilmiyoruz.
Peki bir çizgi film değil de gerçek karakterler üzerinden sinema filmine dönüştürmüş olsaydınız Hacivat Karagöz nasıl çekilirdi?
Cem Yılmaz ya da diğer komedyenlerde gördüğümüz sertlikte bir şey olması gerekir. Çocuk hiç olmaması lazım zaten. O da ancak özel teşebbüsle olur. Ancak bir destek bulunursa modern Karagöz çekilebilir. O sertlikte bir işe de destek bulmak çok kolay değil hâliyle…
Yeni projeleriniz var mı?
Bu noktada yorulduğumu hissediyorum. Risk almaktan ve parasını bulmadığımız işleri yapmaktan… Düşündüğümüz işler genelde politik işler. Götürebilirsek yeni başladığımız çizgi-roman uyarlaması çizgi filmimiz var, ona devam ediyorum.
Hacivat ve Karagöz’le ilgili daha önce eğitimler verdiğinizi biliyoruz. Bu noktada söylemek istediğiniz bir şey var mı okuyuculara?
Bir zamanlar yaptım. İzlemekten başka yapacak pek bir şey kalmadı. Bize ait bir biçim ama bu işin asıl ustaları öldü. Eğitimini almadan da yapılacak bir iş değil açıkçası. Geleneği devam ettirecek bir birikim de yok, heveslisi de kalmadı. Haklıdırlar, değildirler orası tartışılır. Ama bu durumdan ben pek mutlu değilim tabi.
Bu güzel ve keyifli sohbetiniz için teşekkür ederiz…