FİLM

Nostalji Bu Filmin Neresinde?

İnsan ne zaman evindedir? Bu soruyu nostalji kavramı üzerinden anlatmak ya da açıklamaya çalışmak mümkün mü? Neden olmasın.

Yönetmen Matthew A. Cherry’nin animasyon kısa filmi Hair Love [1] 2019 yapımı ve Oscar ödüllü. Özetle şunu anlatıyor. Filmin başında, nerede olduğu anlaşılamayan annenin görevlerini devralan bir babanın ve kızı Zuri’nin hikâyesini izlediğinizi zannediyorsunuz. Birçok işin yanında, kızının kabarık saçlarını da sakinleştirmeye uğraşan baba, annenin daha önce çekmiş olduğu saç yapım videolarından birini izleyerek dizginleri eline alıyor ve kızının saçıyla vermiş olduğu mücadeleyi kazanıyor. Sonrasında baba ve kız hazırlanıp yola çıkıyor. Yol, hastane odasında saçlarını kanserden dolayı kaybettiği anlaşılan annenin yanına ulaşılmasıyla bitiyor. Yeni bir yola çıkış. Yeni bir süreç. Artık ailecek evde olacaklar, muhtemelen. Duygusal bir yolculuk. Ama eğlenceli bir dil.

Bu kısa filmden birçok şey çıkarılabilir. Çocukların, gençlerin hatta ebeveynlerin baba figürüne yaklaşımı daha sempatik bir dille anlatılıyor. Babaların kızlarının saçını yapamadığı, daha doğrusu onlarla iletişime geçemediği gibi olumsuz algıları yıkmaya da müsait. Görüntüler için seçilmiş akış resimleri oldukça sevimli, kalın hatları olmayan beden, yapı siluetlerini barındırıyor. Daha başka sayılabilecek noktalar, hareketli bir atmosfer içinde duygusal ve üzücü bir yola çıkılacağını ama bunun getireceği zorluklara katlanılabileceğini gösteriyor. Sevince her şeye sabredilebiliyor, demek mümkün.

Bir filmin ipuçlarını yakalayabilmek önemli, burası için de tabii. İlk paragraftan yola çıkarak iz sürmeye devam. Annenin eve dönüş hikayesi olarak film okunursa, nostaljik bir yolculuk var denebilir. Nostalji; dönüş ve acı, eziyet kavramlarının birleşmesinden oluşuyor diyor Cassin. İnsan evine uzakta olduğunda, ona olan özlemi artar ve kişiye eziyet çektirmeye başlar. Kişi, hissettiği özlem duygusunun kaynağına ve zamanına geri dönebilmek için çektiği sıkıntılara katlanır. Bu şekilde sancı halinin daha çabuk geçeceğini zanneder. Anne hastalığın verdiği sıkıntıdan; baba, hem kızına göstermesi gereken ayrıca ilgi hem de ev işlerinin koşuşturmacasından bir şekilde kurtulmak istiyor. Bu noktalar kahramanların hareketleri ve mimiklerinden yakalanabiliyor. Dikkat, karakterler birbirleri için bir şeyler yapmaktan dolayı değil, alışmak zorunda oldukları yeni bir sürecin getirdiği sorumlulukların verdiği sıkıntılardan muzdarip. Ev işleri ile babanın arasının çok iyi olmadığının izleri,evin orasına burasına saçılmış kıyafetleri gösteren sahnelerden yakalanabiliyor. Babanın bakışları ve çaresizce yana açıp düşürdüğü kolları, her şey eskisi gibi olsa der gibi. Geçmiş zamana özlem, bir nevi nostalji duygusu işte.

“… nostaljiyi niteleyen şey “henüz gerçekleşmemiş” olandır,”[2] diyor Cassin. Animasyonda bu cümleye karşılık gelebilecek sahnelerin peşine düşülmek istenirse, annenin hastaneden çıkıp eve döndüğü sahnelere bakmak gerekiyor. Ama filmde gelecek için bir ipucu yok fakat tahmin çok. Film şimdi ve geçmiş arasında. Ailenin geleceği için söylenecek her söz yanılgı olabilir. Hastalığın annenin vücudunda konumlandığı yerde dondurulduğunu, hastaneden çıkış izni almasından dolayı söyleyebilmek mümkün. Hastalığın tekrar harekete geçmeyeceği ne malum? Gelecek bir köşede dursun. Nostalji, hastalıkların insanları hayatın farklı bir yerine yerleştirmesi sanki. Bir yerin var ama oraya kavuşamıyorsun, oraya ulaşsan bile zihninin koridorlarında yıllar önce yer etmiş atmosfer ve duyguları oluşturan nesneler ve insanları göremiyorsun. Olmayan bir şey/ler/in özlemini çekmek, artık eskiden olduğu gibi bulunmayan şeylerin peşine düşmek hissini uyandırıyor nostalji. Evet, süreç akıp gittikten sonra hiçbir şey eski yerinde olmuyor. Mesela anne, iki ayağı üzerinde değil de tekerlekli sandalyeyi iten eşinin yardımıyla hareket edebiliyor. Kafasında artık olmayan saçlarını, pencere camından kendine bakarak sanki onlar varmış gibi seviyor, belki okşuyor. Her şeyde eksiklik söz konusu.

Nostalji, içinde bulunulan durum ne olursa olsun; ölüm, savaş, kıtlık, bayram vd. evine dönmeyi içeriyor. Aynı ömür gibi. Başladığın yere geri dönmek istersin. Olduğu gibi bulamayacağını bilmene rağmen, arkanda bıraktıklarına kavuşma arzusu ve bunun sende uyandırdığı duygu başkadır. Olay şu noktaya geliyor, o şeyi ya da yeri değil de, o şey ve yerin sende uyandıracağı his önemli. İşte nostalji kendini bir parola gibi anımsatıyor; geçmişi hatırla, özlediğin şeyi hatırla, gibi. Filmde nostalji duygusunu barındıran noktalar şu şekilde belirtilebilir: Anne için eşine ve kızı Zuri’ye kavuşmasının verdiği heyecan, hastanenin daha çok hissettirdiği hastalık ve ölüm duygusundan kurtulacak olmanın verdiği içsel rahatlık; babanın sadece baba olarak kalma isteği, daha çok annenin yapması gerektiği varsayılan işlerin yorgunluğundan uzaklaşma ihtimalinin doğmasının yaşattığı mutluluk; küçük kızın iki kolunu açtığında hem annesi hem de babasına sarılabilmesi.

Sonuç olarak bu kısa filmde görülen noltalji neyin nostaljisi? Zuri’nin, annenin, babanın ya da başka bir şeyin mi? Belki nostalji kök salıp, dallanıp budaklanacağı bir yer arıyordu, mu? O yeri ararken, oradan oraya geziyordu. Acaba nostalji kök salma ve yolda olma durumu mu? Evet, sanki bitmeyen bir akış içinde seyrediyor nostalji. Birinin hayatının öncesi ve şimdisini izleterek, gelecekte hissedilmesi ve yaşanması muhtemel duygu ve durumların ipuçlarını gösteriyor, belki. Bu pusulalar acı verip özlem duygusu hissettiriyorsa, geçmişe gitmek istiyorsun. Özlem duygusunun hissedilmeye başlandığı noktada, özlemeye başladığın şeyin sana ait olduğu zamana geri dönmek istiyorsun. Onun bulunduğu mekâna da gitmek istiyorsun. Eğer bu gidiş gerçekleşmiyorsa köklerin koparılmış gibi, sanki. Ama ne olursa olsun herkesin ve her şeyin geri dönme hakkı olduğunu biliyorsun. Çünkü daha doğmadan ezberletilen gerçek hep seninle; yaşam ölür.

https://www.youtube.com/watch?v=kNw8V_Fkw28

[1]https://www.youtube.com/watch?v=kNw8V_Fkw28 (S. E.T.: 11.07.2020)

[2]Barbara Cassin, Nostalji, çev.: Seçil Kıvrak, Kolektif Kitap, 2018,  s. 20.

About Post Author

Betül SEZGİN

Denizli doğumlu. Öyküleri Post Öykü, Muhayyel, Türk Edebiyatı ve Mahalle Mektebi dergilerinde yayınlandı. Kitap ve film değerlendirmeleri, muhtelif yazıları ve yaptığı röportajlar çeşitli yayınlarda ve sitelerde yer aldı. Eğitimine İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Doktora Programı’nda devam ediyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9  +  1  =  

Bunlar da ilginizi çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu