FİLM

Rüzgâr Yükselirken

Rüzgâr Yükseliyor (2013) Hayao Miyazaki’nin emekli olacağını duyurmasından önceki son filmi. Film, II. Dünya Savaşı döneminde Zero savaş uçağını tasarlayan Jirō Horikoshi’nin hayat hikâyesini temel alıyor. Miyazaki filmde Horikoshi’nin yanı sıra, savaş döneminde uçak parçaları üreten bir fabrikası olan babasından da etkilenmiş. Ancak filmin merkezinde bir savaş uçağı olmasına rağmen, Miyazaki uçakların tasarlanma ve üretim sürecini militarist değil teknolojik bir gelişme olarak göstermeyi amaçlıyor. Film gösterime girdikten sonra Miyazaki farklı çevreler tarafından eleştirilmiştir. Güney Koreli izleyiciler Japon militarizminin simgelerinden biri olan savaş uçağının yapımcısının yüceltilmesine ve bu uçakların yapımında zorla çalıştırılan Koreli işçilerin göz ardı edilmelerine karşı çıkmıştır. Öte yandan, Japonya’daki milliyetçi kesim de Miyazaki’yi filmde savaşın anlamsız olduğunu vurgulamakla dolayısıyla vatan hainliğiyle suçlamıştır. [1]

Farklı taraflardan hem savaş yanlılığı hem de vatan hainliğiyle suçlanan Miyazaki’nin, filmin yapım aşamasını anlatan The Kingdom of Dreams and Madness (2013) belgeselinde, filmi savaş karşıtı olarak kurguladığı ortaya konmaktadır. [2] Miyazaki de Horikoshi’nin tasarladığı uçakların ölümcül sonuçlara neden olduğunun farkındadır. Ancak filmde devamlı olarak vurgulanan, bir mühendisin daima en iyisini üretme çabası ve azmidir. 

Film Jirō Horikoshi’nin çocukluk döneminde uçak mühendisi olma hayalleriyle başlar. Bu hayalini gerçekleştirmek için Tokyo’da mühendislik eğitimi alan Jirō, mezun olduktan sonra Mitsubishi’nin uçak fabrikasında işe girer. Yakın arkadaşı Honjō ile birlikte Japonya’nın da Batılı devletler gibi tamamen metal bir uçak yapabileceği günlerin gelmesi için çalışırlar. Bu süreçte tasarladıkları uçaklar başarısız olsa da en iyi uçağı yapma hedeflerinden vazgeçmezler. Bir yandan ordu ve donanma savaşta üstün gelecek uçağın üretilmesi için Jirō’yu görevlendirse de Miyazaki’nin filmde vurguladığı üzere Jirō Horikoshi’nin hayali, militarist hedeflerin ötesinde en iyi uçağı yapmaktır.

Jirō hayallerinde yalnız da değildir. Çocukluğundan beri rüyalarında meşhur İtalyan uçak mühendisi Caproni ile buluşmaktadır. I. Dünya Savaşı’na denk gelen çocukluk döneminde, Jirō Caproni’nin tavsiyelerini dinler. Caproni “İyi dinle Japon çocuk, uçaklar savaş aracı olarak ve para kazanmak için kullanılmamalı. Uçaklar güzel rüyalardır,” der. Caproni ayrıca üzerlerinden geçen İtalyan bayraklı uçakları göstererek çoğunun geri dönmeyeceğini ama savaşın yakında biteceğini söyler. Savaş bitince Caproni’nin hayali yolcu uçağı yapmaktır. Caproni ile Jirō’nun olduğu bu sahne Japonya’nın 19. yüzyılın sonlarında başlayan modernleşme ve teknolojik açıdan Batılı devletlere yetişme çabasını da anımsatıyor. Film boyunca Jirō’nun yakın arkadaşı Honjō’nun ağzından Japonya’nın geri kalmışlığının sürekli olarak dile getirilmesi de bu açıdan dikkat çekiyor.

Üniversite döneminde birlikte yemek yedikleri bir sahnede Honjō, Jirō’nun hep balık yediğinden şikâyet eder. “Büyük güçlerin hepsi modernleşiyor. Arada sırada et ye. On seneden fazla gerideyiz,” der. Burada Honjō’nun kastettiği 1868’de başlayan modernleşme dönemiyle birlikte Japonya’da et tüketiminin yaygınlaşması, hatta İmparator Meiji’nin Batılılaşma ve modernleşmenin sembolü olarak et tüketmesine bir göndermedir. Meiji Dönemi öncesinde et yemek yüzyıllar boyunca yasak olmasına rağmen, modernleşme hareketleriyle birlikte aristokratlardan orta sınıfa kadar ete olan talep yaygınlaşmış, bu dönemde “Et yiyemiyorsan medeni değilsin” vb. deyişler gündeme gelmiştir. [3] 

Öte yandan, Jirō yediği uskumrunun kılçığını incelemeye dalmıştır ve Amerikan uçaklarının balık kılçığı kıvrımı şeklinde olduğunu söyler. “Amerikalılar da uskumru yiyor mu” diye merak eder. Jirō’nun her gün balık yiyor olması ve arkadaşının onu et yemeye teşvik etmesine rağmen, kılçığa önemli bir buluşmuş gibi bakması, filmin sonraki bölümlerinde de görüleceği üzere, Jirō’nun başka ülkelerin uçaklarını kopyalamak yerine, Japonya’nın kendi teknolojisiyle en iyi uçağı yapma hedefine işaret etmektedir.

Jirō mezun olduktan sonra Mitsubishi fabrikasında Hayabusa (şahin) projesi için uçak kanadı tasarlamaya başlar. Fabrikadaki uçakları hangardan piste öküzler çekmektedir. Honjō yine “korkunç geri kalmış durumdayız,” der ve ardından deneme uçuşu yapan uçak yere çakılır. Bu başarısızlık sonrasında Japon ordusu başka bir şirketle anlaşınca Mitsubishi de bir Alman şirketi olan Junkers’tan destek almaya başlar. 1930’larda tüm dünya ekonomik buhrandadır ve Jirō da sokakta aç çocuklara rastlar. Honjō’ya bunu anlattığında, arkadaşı “Hayabusa’nın masrafı bir çocuğun evini bir ay doyurur. Neden bu ülke fakir? Junkers şirketine ödenen para ne kadar biliyor musun? Japonya’daki tüm çocuklara pasta bile yedirecek kadar çok,” diyerek, insanlar açken savaş uçağına yapılan masrafın lüzumsuzluğunu da dile getirmiş olur.

Jirō ve Honjō Almanya’ya, Junkers fabrikasında inceleme yapmaya gönderilirler. Burada Honjō’nun dikkatini çeken uçakları çekecek öküzlerin olmadığıdır. Fabrikanın içinde Jirō bir uçağı incelerken Alman askerler koşarak Jirō’ya engel olmak isterler. Askerlerden biri Japonların her şeyi kopyaladığını, dolayısıyla Alman teknolojisini Japonlardan korumak için emir aldıklarını söyler. Fabrikadan çıktıktan sonra Honjō Japonya’nın 20 yıl geride olduğunu söylediğinde, Jirō da “kaplumbağanın Aşil’i takip etmesi gibi”, bir gün Almanlara yetişip onları geçeceklerini söyler.

Almanya dönüşünde Jirō Japonya’daki bir tatil beldesinde kalır. Kendisiyle aynı otelde kalan Castorp isimli bir Alman ile tanışır ve ayak üstü sohbet ederler. Castorp Jirō’nun bir şekilde uçak mühendisi olduğunu biliyordur ve devam eden II. Dünya Savaşı konusunda anlatmaya başlar: “Burası unutmak için iyi bir yer. Çin ile savaşı unutursun, Mançukuo devleti kurduğunu unutursun, Milletler Cemiyeti’nden çıktığını unutursun, dünya düşmanın olur, unutursun. Japonya havaya uçacak. Almanya da havaya uçacak.” Castorp hem Japonya’nın savaş öncesinde ve savaş süresince yaptıklarından hem de Japonya’nın geleceğinden bahsetmektedir. Unutma meselesiyse, Miyazaki’nin Japonya’nın bugünü ile bağdaştırdığı bir konudur. The Kingdom of Dreams and Madness belgeselinde, Miyazaki neden böyle bir film yaptığını anlatırken, Japonya’da son yıllarda tartışılan anayasa değişikliği, dolayısıyla Japonya’nın yeniden militarist bir devlet olma yönünde ilerlemesine de dikkat çekiyor. Miyazaki ebeveynlerinin kendi dönemlerinde yaşadığı ağırlığı hissetmeye başladığını söylüyor:

Nereye gittiğimizi bilmiyoruz. Amerika ile savaşacağımızı rüyamızda bile göremezdik. Çin ile savaş bataklığına girdik. Bunlar insanlar aldırış etmiyorken oldu. Nihayetinde Japonya dünya ile savaşa girdi. O zaman insanların nasıl hissettiklerini bilmiyorum ama artık anlamaya başladım. Oraya doğru gidiyoruz. Artık film yapmanın bir anlamı kalmadı. [4]

Miyazaki’nin karakterleri ordu ve donanma için uçaklar tasarlarken, savaşın anlamsızlığını da dile getirirler. Jirō tasarladığı savaş uçağı için ağır olacağını ama silahlar uçaktan çıkarılırsa sorun olmayacağını söyler. Honjō ile konuşurken ABD, Rusya ve İngiltere gibi ülkelerle savaşılacağı, Japonya’nın kaybedeceği ifade edilir. Öte yandan Honjō savaştaki başarıdan ziyade Jirō ile en iyi uçağı yapmaya çalıştıklarını vurgular. Nihayetinde Jirō’nun tasarladığı Zero saatte 240 mil hıza ulaşıyordur ve kanatları uskumru kılçığından esinlenilmiştir. Diğer bir deyişle, Zero başka ülkelerin teknolojisinden kopyalanmamış olup, Japon teknolojisidir. Miyazaki, Zero uçağına ne kadar hayranlık duyuyor olsa da ancak filmin sonunda uçağı gösterir; uçaklar yerde paramparça haldedir.

Jirō, filmin sonunda Caproni ile yine bir rüyada buluşur. Birlikte bir Zero filosuna selam verirler ve Caproni Jirō’yu tebrik eder. Ancak Jirō istemediği şeylerin olduğundan ve bir uçağın bile geri gelmediğinden bahseder. Çünkü Zero uçakları “kamikaze” olarak bilinen intihar uçuşları için kullanılmıştır. Jirō döneminin en iyi savaş uçağını yapmış olsa da kendi icadının yıkıcı sonuçlarının farkındadır. Miyazaki’nin verdiği röportajlardan da anlaşılacağı üzere, Zero uçağı hem Japon askerlerinin hem de pek çok Amerikalının ölümüne neden olmuş olsa da ulaştığı teknolojik zirveyle hayranlık uyandıran bir icattır. [5] Öte yandan Jirō Horikoshi militarist olduğu için değil, zamanının rüzgarıyla birlikte hareket ettiği için savaş uçağı tasarlamak durumunda kalmıştır. [6]

Nihayetinde, tarihi olayları ve kişileri anlatan filmler kasıtlı veya değil, geçmişle birlikte bugünü de temsil edebilirler. [7] Miyazaki’nin ölümcül bir savaş uçağının tasarlanma sürecini savaş karşıtı öğelerle işlemiş olması herkes için inandırıcı olmayabilir. Fakat Miyazaki’nin çocukluk döneminden kalma savaş hatıraları ve günümüze dair endişeleri göz önünde bulundurulacak olursa, yine militarist rüzgarların esmesinden ve en iyiyi yapmaya çalışan mühendislerin bu rüzgâra kapılmasından korktuğu ileri sürülebilir.

[1] McCurry, Justin. “Japanese Animator under Fire for Film Tribute to Warplane Designer.” The Guardian, August 22, 2013. http://www.theguardian.com/world/2013/aug/23/hayao-miyazaki-film-wind-rises.

[2] Sunada, Mami. The Kingdom of Dreams and Madness. Documentary. Bun-Buku, Dwango, Ennet, 2013.

[3] Lee, Seejae. “Formation of Japanese-Western Fusion Cuisine in Modern Japan.” International Institute for Asian Studies, 2016. https://www.iias.asia/the-newsletter/article/formation-japanese-western-fusion-cuisine-modern-japan.

[4]Sunada,The Kingdom of Dreams and Madness.

[5] McCurry, “Japanese Animator under Fire for Film Tribute to Warplane Designer.”

[6]Sunada,The Kingdom of Dreams and Madness.

[7] Daliot-Bul, Michal. “What Will You Do If The Wind Rises?: Dialectical Cinema by Miyazaki Hayao.” Asian Studies Review 41, no. 4 (October 2, 2017): 575.

Zülal ZENGİN

İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve eğitim almıştır. Lisans eğitimini İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladıktan sonra yüksek lisans ve doktora eğitimine Uluslararası İlişkiler alanında devam etmiştir. Yabancı dillere ve farklı kültürlere olan ilgisi Avrupa’nın ardından Doğu Asya’ya kaymış olup akademik çalışmaları da bu bölgeye odaklanmaktadır. Özellikle Japon ve Güney Kore sinemasına ilgi duymakta, filmleri tarihî ve siyasi bakış açısıyla değerlendirmeye çalışmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5  +  1  =  

Başa dön tuşu